Kemal Ulusaler…Kasım 2024
Kulak ısıran soğuk bir kış gecesiydi. Bulutsuz gökyüzünde yarım ay ayazın kristalize ve iğneleyici yapısıyla iç titreten bir atmosfer oluşturuyordu. Görmüyor ama hissediyordum. Ne de olsa bu tür geceler için yaratılmıştım. Harika’yı yıllar boyu bu ayaz gecelerden, rüzgarın bıçak gibi kestiği tipilerden korumuş, sıcak tutmuştum. Şimdi bu karanlık köşede bir başımayım ve Harika’yı delicesine özlüyorum. Ömrüm boyunca ondan başkasını sarmadım, sarmalamadım. Sadıktım. Başka birini ait olmadım hiç. Bu konuda bir armadillonun bile çatlağı olasıyken ben de tek bir sızıntı bile göremezdiniz.
Neredesin Harika?
Benliğimin karanlık odasında banyo edilmeyi bekleyen fotoğraflardan birkaçı gözümün önünde; karanlık köşemden tamamen boşalmış olan fuayeye bakıyorum, bis üstüne bis çeken oyuncular alkışları ceplerine koyup çoktan kulisi boşalttılar. Fuayenin ışıkları yarı yarıya kapalı. Boşluğun içinde yalnız bir gölge beliriyor, Harika. Kulis kapısı yerine ana kapıyı tercih etmiş geliyor. Sırlar, itiraflar, saklananlar (kendinden bile) zaaflar, istekler, arzular, korkular, hurafeler, takıntılar, hobiler, fobiler, batıl inançlar hırslar, kıskançlıklar, yalanlar…
Kilit altına alınmış anılarının esaretten kurtulmuş fantastik bir atmosfer aurası içinde ilerleyen – yok maglev trenler gibi yerin birkaç santim üstünde yüzen- Harika fuayeden çıkıp ana kapıya yöneliyor. Bensiz ve çıplak.
Harika salt güzellikti…Onda sahiplenme yoktu, cinsel dürtü yoktu, hatta yorum bile yoktu, sadece ve sadece izlenesi zamansız bir güzellikten ibaretti.
Bazı suretler antidepresandır. Onlardan biriydi, hayatın içinde çok az olan, nadir görülen, insanın baktıkça bakası gelen halleri vardı.
Tiyatro onun serenisimasıydı. O serenisimada bebek yanağı kadar yumuşak ve pembe bir buluttu. O pembelik ki gün doğumu ya da batımına denk düşecek kadar kısaydı.
Ahh, hayatta başka bulutlarda vardı.
O oraj etkisi yaratan bulut Harika’nın üstünde kümelenmişti bir kere. Mevcut aşk yeni bir aşka yer açmak zorundaydı.
Önce ikisiyle de yaşarım görüşü hakimdi Harika’da. Sonuçta bir oyuncunun hayatı oyundu. Ludus hem sahneye hem de aşka neden denk gelmesindi.
Ama Nüvit Bey’in aşkı ludus değil mania idi. Nüvit, Şüphesiz Harika’yı çok seviyordu. Ölesiye kıskanıyor ve kaybetmekten korkuyordu. Nüvit, Harika’nın sırtından hiç çıkmayan olmazın olamazlığı, ömür tüketen bir tutku mantosuydu.
Tercih bazan çok yorar insanı.
Romeo ve Juliet’te oynamıştı. Gerçek hayatta ölüm istemiyordu. Sevgi ve sevgililer yaşamalıydı. Zaman zaman ziyaret edebileceği düşüncesiyle sahneyi hapsetti içine. Alkışları düşlere havale etti.
Nüvit elde ettiği güzel tabloyu beton çivisiyle duvarına astı.
Harika ise olabilirlikler kıyısına ne kadar kulaç atsa da varamadı kıyıya. Hapishane ziyaretleri hiçbir zaman gerçekleşmedi.
Duvardaki resim giderek soldu, silikleşti.
Duygular aynadaki yansılar gibi yüzlerde yer bulur kendine. Lakin bu yer kalıcı değildir. Birkaçı hariç – acı gibi mesela- onlar ki insanın içine işler ve orada kalır. İnsanın içini okuyamazsın ama gözlerini okursun. Her ne varsa içeride dışa vurur o gözlerde.
Kim bilebilir kurumuş gözlerin neme özlemini?
Harika yıllar geçtikçe içindeki mahkumla aynı hapishanede olduğunu fark etti. Fark ettiği bir başka şeyde; artık adının sınırları içinde yaşamadığıydı.
Gözlerini her kapadığında sahnedeydi. İlahi Komedya da oynuyordu. Dekor da
Dante’nin Cehennemi ve cehennem kapısı üzerindeki o meşhur cümle; “ Ey, içeri girenler, dışarıda bırakın tüm umudu!”
Gözlerini açtı ve çıktı cehenneminden. Kanaat kadının ziyneti lafına inat çıkardı tüm ziynetini vücudundan. Sonra kostümleri giydi ruhuna, ne var ne yoksa hepsini…
Sonra manto usulca sıyrıldı anılardan ve askıdan. Yakalarını kaldırdı, düğmelerini ilikledi bir bir. Çıplak ayın ısırdığı sokağa sıcacık çıktı. Sıcacıktı. Sıcacıktı zira içinde bir tin taşıyordu. Bedensizdi ama bir bedeni sarmış gibiydi. Yarım ay bulutun arkasında saklandı. Bulutların kapadığı göğe baktı manto. İçinden bir sıcaklık çıktı, bir tül gibi süzüldü göğe. Hava dedi manto ne kadar bulutlu olursa olsun biliriz ki ardı hep mavi…
O sonsuz maviliklerde evlatlık verdiği çocuğu geri almış yalnız ve mutlu bir Harika.
Kemal ulusaler…Kasım 2024