Home / KIRK ANBAR / ENERJİ / Pembe…

Pembe…

Kemal Ulusaler…Ocak 2024
Öykü atölyesi deneme öykü…

Kasabanın köhne otogarındayım. Aldığım bileti cebine koydum. Önden üçüncü sıra, cam kenarı. Birbirimize el salladık vedalaştık. Boş gözlerle son bakışmamız. Umarım gittiğin yerde karşılayanın olmaz. Bana, beyaz bir gülden emanet derdim, hoşça kal. Seni hiç özlemeyeceğim.
Derdimi yolcu ettiğim günün sabahı. Kör karanlık ile alaca karanlık arafı bir zaman. Geceyi gündüze bağlayan bu saatleri seviyorum. Çünkü bu saatlerde sende yanımdasın. Sen sabahın öbür tarafından geliyorsun, bilmediğimizi biliyor, bildiğimizi bilmiyorsun. Çok değil, birkaç saat sonra güneş yükselecek, büyü bozulacak. Salına salına şu kapıdan çıkıp gideceksin.
Düz yüz hattın, basık burnun, kısa bacakların ve kamburumsu yürüyüşüne tezat bir güzelliğin, çekiciliğin var. Tiryaki bıyığı sarı gözlerle bakışında öyle. Çok değil, biraz hüzün ve dert yüklüymüş gibiler.
İşte şuraya koyuverdim hüznü, büzülmüş dudaklarımda saklı bir şey kalmasın. Katladım dürdüm koydum çekmeceye. Eski acıları kaldırdım, çok değil, bir iki çekmecede yer açtım yenilerine. Rüküş mekana biraz çeki düzen. İstediğim tam da bu. Oysa bunların hiçbiri senin umurunda değil biliyorum. Acı veriyor bu ve bunu da bir başka çekmeceye koyuyorum.
Sen sokağın karşısında Ökkeş’le ben burada çekmeceler içinde… Basık burnunla nefes almakta zorluk çektiğin zamanlar seni rahatlatan benim Ökkeş değil. Göz kanallarının tıkalı olduğundan çay banyosu yapan da ben. Ökkeş’in kapalı doğum kanalı sorunundan ve ölü doğurma olasılığının yüksekliğinden haberi yok. Çok da umurunda değil bunu bil! Benden çalıp onunla harcadığın zamana yazık. Sevgi dahil her şeyle seni besleyen benim. Hal böyleyken sen hangi çamaşıra mandal olduğunu unutmuş gibisin.

Pencereden sizi görüyorum. Seni, dostlarını. Büyük bir ailesiniz. Mahalle meydanında protestolara katılıyorsunuz. Mehsa Emini’yi gözaltında iken İran ahlak polisi öldürmüş. İnkar ediyorlar. Ama öyle olmadığını biliyoruz. Sokaklarda koşturmaca, arabaların üstü, ağaçlar, damlar…Her yerdesiniz. Çok değil, az önce buradaydın, yanımda, sıcaklığın hala kucağımda.
Bu arada Azadi Parkı’nda dolaştığını da bilmiyor değilim. O bakımsız, pejmürde parkın ihtiyar bankı az değil, mahallenin tüm götlerini yakından tanır. Şüphesiz seninkini de. Sen, hep kuyruğu dik tutuyorsun ya…
O dik kuyrukla dizimde olman gerekirken sokaklardasın. Çıkmaz sokaklara giresice, oralarda kalasıca…Desem de bil içten demiyorum.
Senin için ruhsuz diyorlar. Bir ruhun var mı bilmiyorum. Bildiğim köle ruhlu olmadığın, özgürlüğüne düşkünlüğün, anarşist ruhun…
Ama dikkat! Ruh yiyiciler şehir mezarlığı üstünde dolaşıyor. Kanat seslerini işitiyorum. Ruhların çığlıklarını duymamak için uçuyorum. Yelkovan kuşlarına karışıyorum. Dalgalara teğet, beraberliğin coşkusuyla uçuyor uçuyoruz. Kanatların sıcaklığını hissediyorum, senin sıcaklığın düşüyor aklıma. Aklım çıkıyor, senin tam bir kuş avcısı olduğunu bilmeyen yok çünkü.
Bağlanmaktan hoşlanmadığını biliyorum. Bense bağımlıyım sana. Hangisi daha kolay; bağımlılıktan kurtulmak mı, bağımlı olma isteği mi? Bilemiyorum.
Sürekli uyku halindesin. Geceleri dolaşıp dolaşıp eve gelince gün boyu uyumanı sevmiyorum. Çok değil, bir geceyi evde geçirsen yeter. Başına bir şey gelecek diye korkuyorum. Gözlerim yaşarıyorken dönüp de bakmıyorsun bile. Her gözyaşı kendi yanağında kurur. Haklısın.
Çok değil, sadece aşka soyunup, meşke giyinmek istiyorum seninle.
Her kadın hayatında en az bir kez sevdiğine bir kazak, yelek gibi bir şey örerken sen sökme sevdasındasın. Çok değil, son suç kalıntıların koridorun sonunda, lime lime olmuş güzelim yün kazağım.
Yarın aşı günü. Bir de chip gelmiş. Chipleneceksin kız. Ama sen bunları kafana takma. Hadi Pembeciğim, bu gece benimlesin, bu gece yaş mama var, bayram var. Yarına Allah kerim.

Check Also

ÖYKÜ.

Kemal Ulusaler…Ocak 2024 Bir öyküm var Ama dışında kalırsan anlayamazsın. Cümle kapısından hırsız bir sözcük …