Enerjide Bu Hafta…Kemal Ulusaler
Bilim insanları derler ki; “Gülmek eyleminin gerçekleşmesi için tam on yedi kasımız çalışır.”
Yaşlımı yaşlı bir dede torununa kasları anlatıyor ve torunun anlayıp anlamadığını test etmek için soruyor; “ Söyle bakayım Şuayip, şimdi ben boks yapıyor olsam hangi kaslarım çalışır?”
Torun; “ Herhalde gülme kaslarımız dede…”
Gülmek pek çok açıdan yararlı bir eylemdir, hem kaslarımız gelişir hem de moralimiz. Bunu bildiklerinden olsa gerek ülkeyi yönetme iddiasında olan kayınpeder ve damat bizleri sık sık güldürüyor. Hele damat, tam bir abukluk abidesi. Döviz kurlarında yaşanan dalgalanmayla ilgili soruya, “Kur iki sene önce de bu seviyelerdeydi. Eskiden kur sistemi daha çok etkiliyordu. Zaten daha az etkilesin diye Türkiye’de ekonomik bir değişiklik var. Türk ekonomisi 2 sene öncesine göre çok daha güçlü” şeklinde yanıt vermiş.”
Dolarla ne işiniz var “ derken hem kendi gülüyor hem de bizleri güldürüyor.
“Acı acı gülmek” deyimi vardır. Acaba bu eylem sırasında kaç kasımız çalışır? Bunun yanıtını bilmiyorum ama bildiğim başka bir şey daha var o da; kaş çatarken kırküç kasımızın çalıştığı.
Gelelim Bakan’ın dolarla ne işiniz var lafına. Konumuz enerji ve Temmuz 2018’e kadar kendisi de Enerji Bakanı idi. Elektriğimizin ithal ürünler ( doğalgaz, ithal kömür, petrol vb.) ile üretildiği ve dolarla satın alındığı malum.
Dış ticaret gereği diyeceğiz.
Peki yurt içinde üretilen elektriğin yine yurt içinde satılması için devlet tarafından dolarla satın alınmasına ne diyeceğiz?
Sermayeye dolarla teşvik veren Bakan vatandaşın dolarla ne işi var diyor. “Abuk” lafını burada geri alıyorum. Yerine siz başka bir şey koyun artık.
Anımsayın Ağustos 2016’da elektrik üreticilerinin “ Zarar ediyoruz “ deyip teşvik talebiyle Bakanlar Kurulu derhal bir karar almış ve önce yerli kömürle üretilen ( sonra “bizde isterük” diyen HES ve doğalgaz santral sahipleri de ) elektriğin bir kısmının, TETAŞ (günümüzde EÜAŞ) tarafından piyasa fiyatından daha yüksek bedel ile alınmasını temin edecek düzenlemeler yapılmıştı.
2016’da 6 milyar, 2017’de 18 milyar kwh. alım yapılmış olup bu giderek yükselmiştir. Alım garantisi 2024’e kadar yürürlüktedir. Üstelik günün döviz kurları üzerinden…
Türk lirası her geçen gün değer kaybederken, elektrik üreticileri ürünlerini pazar ve fiyat garantisi ile satmanın keyfini çıkarmaktalar.
Keyfi kaçan kim?
Ürünün tarlada kalacağı endişesini taşıyan köylü, bu endişe ile zararına satış yapan köylü, her an işten atılma ya da pandemi nedeniyle günde 39 TL’ye yaşamaya çalışan emekçi, yani sen, ben, bizler…
“Ağlamayana mama yok” derler ya bırakın ağlamayı, insanlar bunalıma girip intihar ederken başlarını bile çevirmeyenler, ilaç bulamayan kanser hastalarının cebine iç beş kuruş sıkıştıranlar, madenciye tekme tokat saldıranlar iş sermayenin sızlanmalarına gelince yelkenleri suya indiriveriyorlar.
Diyeceksiniz ki normaaal, sermayenin Hükümeti…
Ama bu kadarı da fevkalade ayıp olmuyor mu?
Daha bitmedi… Maliyetinin altında sermayeye doğalgaz satmalar, kapasite mekanizmaları ve daha neler neler…
Mesela “Elektrik Piyasası Kapasite Mekanizması” diye bir şey var. Hadi yukarıda piyasa fiyatı üzerinde de olsa elektrik satın alımı söz konusu iken burada ise hiçbir şey almadan devlet kesesinde ( yani senin benim vergilerimizden) sermayeye para ödenmesi gerçeği var.
Ne ‘mekanizma’ ama değil mi?
Yönetmeliğin ‘amaç’ bölümünde arz güvenliği nedeniyle diyor. Türkçe meali; enerji piyasasından çekilen devlet piyasayı özel sektörün insafına bırakmış olup özel sektör üretmiyorum demesin diye para veriyor.
“Sen üretmezsen ben üretirim” diyemiyor. Neden?
Çünkü serbest piyasa ekonomisine tabiiyiz de ondan.
Bu piyasada işçi, köylü, bende üretmiyorum, öğretmen ben de öğretmiyorum bana da para ver diyemiyor. Neden?
Çünkü sermayeye serbest emekçiye değil…
Çünkü o milenyum kölesidir.
Beş yılda bir sandık gündeme gelince hatırlanır, sırtı okşanır, sonra madenciler gibi tekmelenir.
Bu serbest piyasada her şey mübahtır; yalan, dolan, rüşvet, kayırma, küfür, tekme, minberlerden kılıç sallama, parmak sallama, sandık sonuçlarıyla oynama…
Adam kazanır, biz kaybederiz.
Ne zamana kadar?
Kırküç kasımızı da çalıştırana kadar…
Kemal Ulusaler…17 Ağustos 2020