Home / KIRK ANBAR / ENERJİ / Durum Öyküsü Üçlemesi.1-BEZELYELER…

Durum Öyküsü Üçlemesi.1-BEZELYELER…

Kemal Ulusaler…Aralık 2023

Gün ışığıyla ayaktaydı Hasibe. Zaman treninin Salı vagonunda yerini almış nereye gidileceği meçhul bir günün sabahı. Trenin nereden kalktığını, nerelerden geçeceğini ve nereye varacağını bilmiyordu. Bildiği bir sokak, bir ev bir de Müzeyyen Ablası. Hayatı boyunca kuru mamadan başkasını tanımamış/ bilmemiş bir kedi gibi…
Bilmek de istemezdi. Bilmek istediği nadir anlarda ise bir korku aurası sarar, yilbik sanrısıyla titrer, kendinden geçerdi.
İçini kemiren yüzlerce kurda ev sahipliği yapan nereye açıldığını bilmediği ahşap bir kapıydı o.
-Hasibe…Kız yine ne hülyalara daldın?
Müzeyyen’in işte bu çığlığıyla sıçradı. Bir taşı kaldırınca altından açığa çıkmanın telaşıyla kaçışan böcekler gibi kaldı ortalık yerde. Bir vakit nereye sığınacağını bilemedi.
-Aval aval bakacağına şu bezelyeleri ayıkla, akşama bezelye yapacağım.
Hasibe bir kucak dolusu bezelye ile birlikte ormana sızan sis gibi sızdı içine. Belli belirsiz sesler vardı sadece, güzel, ritmik, anlamsız. Bildiğini bilmeden dolaştı sisler içinde. Evi dinledi.
Sedirin dibine doğru çekildi, sallanan ayaklarını altına alıp perdelere baktı uzun uzun. Neyi örtüyor, neyi koruyorlardı? Hiç.
Ya şu rengi atmış yarı kirli duvarlar? Metal kolunun emayesi sıyrılmış kapı?
Fotoğraf asarken boydan boya çatlamış sıvasıyla şu orta kolon.
Kedilerin lime lime ettiği sedir minderleri. Çekiştirilmekten tel tel olmuş, ne zaman halının altına saklanacaklarını bilmeyen halı saçakları.
Komodinin üzerinde yılda birkaç kez -o da baharda- kır çiçeklerini konuk eden çoğu zaman boş boş sıvası dökük tavana bakan yeşil vazo.
Mutfaktan arada bir homurdanan buzdolabı. İçi kireç bağlamış tıslayan çaydanlık…
Her daim yürümeye meyilli çamaşır makinesi.
Çoğu hiç giyilmeden dolaba girip çıkan kışlıklar, yazlıklar…Naftalin kokuları taşımaktan yorgun askılar.
Gece yarıları uykusu kaçan su boruları…
İkide bir contası aşınan mutfak musluklarının çişini tutamayan ihtiyarlar misali lavaboyu ıslatması.
Avizenin üçüncü lambası, diğer ikisiyle kırk gündür kavgalı, sönmüş duruyor.
Kapı arkasında bir deri bir kemik halde gelmeyen sineği bekleyen sarı örümcek. “O sinek gelmeyecek boşuna bekleme! Hepsini öldürdü Hasibe dün tek tek.”
Orada burada bırakılmış, kimi yarısı okunmuş, kimi kenar yaprakları kıvrılmış, içinde altı çizilmiş cümleler, -neden çizildiği unutulmuş- kitaplara baktı önce, sonra sokağa.
Daha doğrusu pencerenin pervazına konmak için hamle yapan kargaya. Yavrusunu “ anasının kara bacaklısı” diye seven, severken pervazı yaygaraya boğan kargaya…

Yaşanmaz artık bu evde dedi ve sedirden aşağı boşluğa bıraktı kendini. Kucağındaki bezelyeler tespih taneleri gibi dağıldı odaya.
Akşama bezelye yok Müzeyyen Abla…

Kemal Ulusaler…

Check Also

ÖYKÜ.

Kemal Ulusaler…Ocak 2024 Bir öyküm var Ama dışında kalırsan anlayamazsın. Cümle kapısından hırsız bir sözcük …