“Yüzyıllık Apartheid”, Taner AKÇAM’ın Temmuz 2023’te ilk baskısı yapılan ve “1918-1923 Türkiye’si: Bağımsızlık ve Apartheid Rejiminin İnşası” alt başlığıyla yayınlanan kitabı. Taner Akçam, tarihi belgelere dayalı 4 ana tez üzerine oturttuğu kitabındaki tezlerinin tamamını; yer, zaman ve bazılarını tanık beyanlarıyla ve belirtilen tarihi döneme ait belgelere dayalı açıklamalarıyla okura sunmuş. Kitabı, “Cumhuriyet tarihi üzerine yeni bir anlatı inşa etme önerisi, geçmişin boğazımızı sımsıkı sıkmakta olan o soğuk elini gevşetmek amacını taşımaktadır. Tarihimiz üzerine yeni bir bakışla konuşmak, “başlarımızı çevirip atalarımızın hayal edemediği ya da hayal etmemizi istemediği ihtimalleri fark etmemizi” sağlayacaktır. Adlarını saydığımız yeni kurucular, bize bu yeni ihtimalleri hayal etme imkânı sunacaklardır.” son sözleriyle bitirmiş.
Apartheid Rejiminin inşasının temel ilkelerinin hayat bulmasının ana aktörü, merkezi devlet sistemidir. 1924 Anayasasıyla teminat altına alınan merkezi devlet sisteminin tüm alt birimleri, bu kurucu temel ilke doğrultusunda düzenlenmiştir. Sistemin kuruluşunu ve sürekliliğini sağlayacak en önemli unsurlardan olan insanın bu amaçla eğitilmesi kararlaştırılmış ve eğitim sistemi, bu “ulvi” ilkenin hayata geçirilmesini sağlayacak biçimde formatlanarak, yapılandırılmıştır. Özellikle çocuğun aile ortamından ayrılıp, okul ortamında toplu olarak katıldığı ilk kademe “Temel Eğitim” kurumlarına bu anlamda önemli görevler yüklenmiştir. Cumhuriyetin “kurtuluş yılları” ve “kuruluş yılları” belgelerinde bunun örnekleri mevcuttur. Dahası günümüzdeki örnekler incelendiğinde, halen aynı anlayışın devam ettiği görülmektedir.
Cumhuriyet’in ilanından önce 3 Mayıs 1920-24 Ocak 1921 tarihlerinde görev yapan Mustafa Kemal’in Başvekil, Dr. Rıza Nur’un Maarif Vekili olduğu kuruluşa giden sürecin örgütleyicisi İcra Vekilleri Heyeti’nin 9 Mayıs 1920’de TBMM’de okunan programında; “……Maarif işlerinde gayemiz çocuklarımıza verilecek eğitimi her anlamıyla dini ve milli bir konuma getirmek ve onları hayat mücadelesinde başarılı kılacak, dayanaklarını kendi öz benliklerinde bulduracak, girişim gücü ve kendilerine güven gibi karakter verecek, üretici bir fikir ve şuuru uyandıracak, yüksek bir düzeye ulaştırmaktır.”(1) hedefiyle, uygulamada yetiştirilecek bireylere verilecek eğitimin dini ve milli özellik taşıyacağı belirtilmiş, eğitim kurumunun asli görevinin çerçevesi de çizilmiştir. Kuruluştan yıllarca sonra, 7 Ağustos 1947 – 10 Eylül 1947 tarihlerinde görev yapan on beşinci hükümet programında eğitim; “Öğretimin her kademe ve nevindeki Türk gençliğinde milli duygunun kuvvetlenmesi ve gençlerimize Türk İnkılabının ana fikirlerinin benimsetilmesi, Türk tarihi mefahirinin öğretilmesi, öğretimi, eğitim çalışmalarımızın esası olacaktır.” hedefiyle, kuruluş yıllarının çizdiği çerçevenin sınırları dâhilinde çalışıldığını teyit etmiştir. (2)
1. Mehmet OKUR Milli Mücadele ve Cumhuriyetin İlk Yıllarında Milli ve Modern Bir Eğitim Sistemi Oluşturma Çabaları- Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Cilt 5, sayı 1
2. Mehmet ARSLAN https://dhgm.meb.gov.tr/…/Milli_Egitim…/144/arslan.htm Cumhuriyet Dönemi İlköğretim Programları ve Belli Başlı Özellikleri
Maarif Vekili Hamdullah Suphi, Şubat 1921’de TBMM’deki bir oturumda; “Bazı mahzurları (sakıncaları) olmasa, Türkiye dahilinde bir tek ecnebi mektebi bırakmam. Fakat bu dahili (iç) olduğu kadar harici (dış) meseledir. Amerikan mekteplerini kapattığımız gün, Amerika üzerinde bunun akisleri (yankıları) ne olacaktır. Mütalaa etmeliyiz(düşünüp incelemeliyiz. ….” sözleriyle kurulacak devletin eğitime bakışını ortaya koyar. (3)
3. Yahya Akyüz. Türk Eğitim Tarihi (Başlangıçtan 1982’ye)Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları No:114 Ankara 1982 s. 203-204
Cumhuriyet yönetimine giden süreçte ve savaş yıllarında eğitim sisteminin ilk kurumları; Telif ve Tercüme Heyeti, Maarif Kongresi ve Heyet-i İlmiye Çalışmalarıdır. Bu kurumlar aracılığıyla eğitime yön veren politikaların tespit edildiği görülmektedir. “Bakanlık Merkezi Teşkilatı bünyesinde 1921 yılında kurulan Telif ve Tercüme Heyeti çalışmalarını 1926 yılına kadar sürdürmüştür. 1926 yılında toplanan Üçüncü Heyet-i İlmiye Kararları sonucunda Telif ve Tercüme Heyeti, yerini Millî Talim ve Terbiye Dairesine bırakmıştır.” Telif ve Tercüme Heyeti 25 Mart 1921 tarihindeki ilk toplantısındaki “…..köy okulları için taş basması ile hareketli bir İslam Dininin İnanç Esasları adlı kitabın yazdırılarak basılması uygun görülmüştür.” (4) kararı milli duyguların aynı zamanda İslam Dininin esaslarıyla destekleneceğinin de işaretidir.
4(https://ttkb.meb.gov.tr/…/29164441_heyeti_ilmiye.pdf s.1
Temmuz 1921 günü savaş devam ederken, Ankara’da Maarif Kongresi düzenlenir. Kongrenin açış konuşmasını Mustafa Kemal yapar. Mustafa Kemal, Türkiye’nin “milli maarifini” kurmasını ister ve “milli maarifi”; “……..şimdiye kadar takip olunan tahsil ve terbiye usullerinin milletimizin tarih-i tedenniyatında (gerileme tarihinde) en mühim amil (etken) olduğu kanaatindeyim. Onun için bir milli terbiye programından bahsederken, eski devrin hurafatından, (batıl inançlarından) ve evsaf-ı fıtrıyemizle (doğuştan sahip olduğumuz özelliklerle) hiç de münasebeti (ilgisi) olamayan yabancı fikirlerden, şarktan ve garptan gelebilen bilcümle tesirlerden tamamen uzak, seciye-i milliye ve tarihiyemizle (milli ve tarihi özelliğimizle) mütenasip (uyumlu) bir kültür kastediyorum.” İfadeleriyle açıklar. Çocuklara ve gençlere neler öğretilmesi gerektiğini de; “………..onlara bilhassa mevcudiyeti ile, hakkı ile, birliği ile tearuz eden (çatışan) bilumum yabancı anasırla (unsurlarla) mücadele lüzumu ve efkar-ı milliyeyi (milli fikirleri) kemal-i istiğrak ile (kendinden geçerek) her mukabil ( karşı, aıt) fikre karşı şiddetle ve fedakarane müdafaa zarureti telkin edilmelidir.” şeklinde tespit eder. (5)
5. Yahya Akyüz, Türk Eğitim Tarihi (Başlangıçtan 1982’ye)Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları No:114 Ankara 1982 s.202
Mustafa Kemal’in Mart 1923’te Adana’daki Türk Ocağı binasındaki konuşmasında söylediği; “Ermenilerin bu feyizli ülkede hiçbir hakkı yoktur. Memleketimiz sizindir, Türklerindir. Bu memleket tarihinde Türk idi, o halde Türk’tür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır.” ifadesi, merkezi devlet anlayışının Apartheid politikası temelinde yükseleceğinin kamuoyuna açıklanmasıdır. (6)
6. Barış Ünlü. Türklük Sözleşmesi – Oluşumu, İşleyişi ve Krizi. Dipnot Yayınları.11. Baskı, 2021 Ankara. s.165
2 Mart 1924 tarihinde Saruhan mebusu Vasıf (Çınar) ve 57 arkadaşının imzasıyla meclis başkanlığına sunulan Tevhid-i Tedrisat hakkındaki kanun teklifinin; “Bir devletin genel eğitim ve kültür politikasında, milletin duygu ve düşünce bakımından birliğini sağlamak için öğretim birliği en doğru, en bilimsel, en çağdaş ve hep yararları ve güzellikleri görülmüş bir ilkedir ……………… Bir millet bireyleri ancak bir eğitim görebilir. İki türlü eğitim bir ülkede iki türlü insan yetiştirir. Bu ise, duygu ve düşünce birliği ile dayanışma amaçlarını tamamen yok eder.”(7) gerekçesiyle genel kurula getirilmesi, kurulacak devletin tekçi anlayışının hayatın her alanında hayat bulacağının ifadesidir.
7. Zeynep NEVZATOĞLU. Basında Din Eğitimi-Öğretimi Laiklik Tartışmaları (1945-1960)-Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens. Y. L Tezi, Ankara, 2006 sayfa:7
Heyet-i İlmiye çalışmaları; 1923, 1924 yılında ve 1925 yılında üç kez toplanmış. “22 Mart 1926 tarihinde yayımlanan 789 sayılı “Millî Eğitim Teşkilatına Dair Kanun” ile Telif ve Tercüme Heyeti kaldırılarak yerine Dil Heyeti ve Millî Talim ve Terbiye Dairesi kurulmuştur.” (
8.https://ttkb.meb.gov.tr/…/29164441_heyeti_ilmiye.pdf s.5
1939 tarihinden başlayıp, günümüze kadar devam eden ve 20. Toplantısını yapan Millî Eğitim Şûrası yönetmeliğinin Şûranın Teşkili ve İşleyişiyle ilgili 5. Maddesi: Şûra; Bakanlığın en yüksek danışma kuruludur. Türk millî eğitim sistemini geliştirmek, niteliğini yükseltmek için eğitim ve öğretimle ilgili konuları tetkik eder; tavsiye kararları alır. Şeklinde düzenlenmiştir. Şûra, tavsiye niteliğinde kararlarıyla, milli eğitim politikalarına yön vermeye devam etmektedir.
15-21 Şubat 1943 tarihlerinde toplanan 2. Milli Eğitim Şûrası’nda alınan; “Türk ahlâkının sosyal ve kişisel prensiplerinin belirtilmesi, Türklük eğitiminde tarih öğretiminin metot ve vasıtalar bakımından incelenmesi” kararları bu anlamda oldukça önemli bir veridir. Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in, Şûra’nın açılış konuşmasında dile getirdiği şura çalışmalarını yönlendiren; “Millî kültürümüz denildiği zaman, bunda, her Türk’ün şahsiyeti ve manevi varlığı demek olan ahlâkı; Türklüğün en mahrem varlığını teşkil eden ve düşünmek dediğimiz büyük insanlık işlevinin özü olan dili ve dilimiz Türk dilinin; millî varlığımızın tarihin en eski kaynaklarından bugüne doğru yürüyüşünde hangi yollardan geçtiğini, hangi kıtalarda medeniyet durakları kurduğunu ve insanlığa neler getirip, nasıl hizmet ettiğini gösteren Türk tarihini, üç unsur olarak görüyoruz. İkinci Maarif Şûrası’nı bu üç ilke üstünde düşünmeye, bu konuda fikir birliği yapmaya daveti lüzumlu ve faydalı bulduk.” (9) ifadeleri, eğitim sisteminden beklenenlerin kuruluşun esasını oluşturan Türklük şuuru üzerine bina edileceğinin işaretidir.
9.https://ttkb.meb.gov.tr/meb…/2017_09/29164619_2_sura.pdf s. 1
5-15 Şubat 1962 tarihlerinde toplanan VII. Millî Eğitim Şûrası’nda Millî Eğitim Bakanı Hilmi İncesulu’nun konuşmasında belirttiği: “Milli tarih iyi öğretilmeli ve ilkokuldan sonra çocuklarda, yaşlarına göre milli tarih duygusu yaratılmış olmalıdır.” (10) beyanı, kuruluştan yıllar sonra da olsa aynı anlayışın merkezi akıl tarafından gündemden düşürülmediğinin ve ısrarla eğitim kurumları üzerinden kontrol sağlandığının teyit edilmesidir.
10. T.C MEB Yedinci Milli Eğitim Şûrası. Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1991, s. 70
23-26 Haziran 1981 tarihlerinde toplanan X. Millî Eğitim Şûrası; Türk Eğitim Politikasının Programlara İlişkin Rehber İlkelerini, “………anasınıfından başlayarak her öğretim kademesinde giderek artan bir ölçüde Atatürk Devrimlerinin önemi, anlamı ve bu devrimlere bağlılığın gereği üzerinde durulacak gençlerin Atatürk devrimlerine ve Anayasa’nın başlangıcında ifade edilen Türk Milliyetçiliği ilkelerine bağlı yurttaşlar olarak yetişmelerini sağlayacak öğrenme yaşantılarına geniş yer verilecek” (11) ifadesiyle açıklar ve bir anlamda şuranın gündeminin sınırlarını çizer. Öğretim programlarının esaslarının ise, “Programlarda genç kuşakların Atatürkçülük çizgisinde bütünleştirilmesi vurgulanmalıdır.” (12) çerçevesiyle belirlemiş, bu çerçeve doğrultusunda, Anasınıfı programlarıyla ilgili “Anasınıfını bitiren her çocuk, Türk olduğunu bilir ve Türk olmaktan kıvanç duyar.” (13), Temel Eğitim programlarıyla ilgili “Türk Milli tarihinden kendisine ulaşan insani milli ve ahlaki değerleri kavrar ve bunları davranışlarında gösterir. Şerefli bir milletin evladı olmanın gururunu duyar” (14) kararlarıyla da devletin kuruluşuna esas eğitim politikasında tavizkar olmadığını doğrular.
11. T.C. MEB Onuncu Milli Eğitim Şurası. Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1991, s. 62
12. T.C. MEB Onuncu Milli Eğitim Şurası. Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1991, s. 73
13. T.C. MEB Onuncu Milli Eğitim Şurası. Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1991, s. 74
14. T.C. MEB Onuncu Milli Eğitim Şurası. Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1991, s. 76
Meclis-i Mebusanda ve TBMM’de milletvekilliği yapmış toplumbilimci, II. Meşrutiyet döneminde Türkçülük akımının önemli temsilcilerinden Ziya Gökalp’in fikirleri Cumhuriyet döneminde de etkili olmuştur. Atatürk, Gökalp için “fikirlerimin babası” ifadesini kullanmıştır. Ziya Gökalp’in fikirleri Atatürk’ü ve Cumhuriyet eğitimini de etkilemiştir. Ziya Gökalp’e göre Türkçüler; “tam anlamıyla Türk ve Müslüman kalmak şartı ile Batı medeniyetine kesinlikle girmek isteyenlerdir” Fakat “Batı medeniyetine girmeden önce, milli kültürümüzü arayıp bularak ortaya çıkarmamız gerekir.” Muasırlaşmak ise; “…şekil ve yaşayış yönünden Avrupalılar’a benzemek demek değildir. Türkleşmek ve İslamlaşmak ülküleri arasında bir çatışma olmadığını, bunlarla çağdaşlaşma ihtiyacı arasında da bir çatışma olmadığını” belirterek, “Türkleşmek, İslamlaşmak ve Muasırlaşmak gayelerinin bir ihtiyacın üç ayrı noktadan görünüş biçimleri olduğunu anlayarak, ‘Çağdaş bir İslam Türklüğü’ yaratmamız gerektiğini” vurgulamaktadır
Gökalp, bir okul programı incelendiğinde çocuklara öğretilen bilgilerin üç grupta toplandığını belirtir: “Birincisi; milli dilimizi ve edebiyatımızı, milli tarihimizi öğretiyoruz ki, bu Türk dili ve edebiyatı ile Türk tarihidir. İkincisi; Kur’an-ı Kerim, tecvid, ilmihal gibi din dersleri ve İslam tarihi ile İslam dilleridir. Üçüncüsü; matematik, fizik, tabiat bilgisi gibi bilimler ve bu bilimleri öğrenmeye yarayan yabancı dillerle, el işleri, spor gibi yetenekler. Bu doğrultuda eğitimde uygulanacak hedefler üçtür: Türklük, İslamlık, Çağdaşlık… Bizim için eksiksiz bir eğitim üçlü olmalıdır: Türk eğitimi, İslam eğitimi, Çağdaş eğitim… Bu üç eğitim birbirlerine yardımcı, tamamlayıcı ve yol gösterici olmalıdır.” (15)
15.https://acikbilim.yok.gov.tr/…/yokAcikBilim_10190654… Fatih DEMİR- Türkiye’de Cumhuriyet Döneminde İlkokul Programları Kapsamında Yetiştirilmek İstenen İnsan Modeli DOKTORA TEZİ s. 18
Cumhuriyetin kuruluş yıllarının önemli şahsiyetlerinden Başbakan İsmet İnönü 5 Mayıs 1925’de Muallimler Birliği Kongresi üyelerinin kendisini ziyareti sırasında yaptığı konuşmada; insan yetiştirmeye bakışı ve ülkede devam edecek reformlar hakkında bilgi vermesi açısından önemlidir: “Milli terbiye istiyoruz; bu ne demektir? Bunun zıddıyla daha açık anlarız. Milli terbiyenin zıddı nedir derlerse söyleyebiliriz, bu belki dini terbiye yahut beynelmilel terbiyedir. Sizin vereceğiniz terbiye dini değil milli, beynelmilel değil millidir. Sistem bu. Dini terbiyenin milli terbiyeye tearuz teşkil etmediğini, zaman, her iki terbiyenin kendi yollarında en temiz bir tecelli göstereceğini ispat edecektir. Beynelmilel terbiyeye gelince, esas itibariyle dini terbiye dahi bir nevi beynelmilel terbiye demektir. Bizim terbiyemiz kendimizin olacak ve kendimiz için olacaktır. Milli terbiyede iki kısım düşünebiliriz; Milli terbiyenin siyasi ve vatani mahiyeti itibarıyla. Bütün bu topraklara Türk mahiyetini veren bir Türk var. Fakat bu millet henüz istediğimiz yekpare millet manzarasını gösteremiyor. Eğer bu nesil şuurla ilmin ve hayatın rehberliğiyle ciddi olarak, bütün ömrünü vakfederek çalışırsa, siyasi Türk milleti harsi, fikri ve içtimai tam ve kamil bir Türk milleti olabilir. Bu yekpare milliyet içinde yabancı harslar hep erimelidir. Bu milliyet kütlesi içinde ayrı medeniyetler olamaz. Dünya üzerinde her millet mutlaka bir medeniyet temsil eder. Kendilerini Türk milletinin medeniyetinden başka camialara bağlı görenlere işte açıkça teklif ediyoruz: Türk milletiyle beraber olsunlar. Fakat halita halinde değil, konfedere olmuş medeniyetler halinde değil, bir tek medeniyet halinde. Bu vatan işte tek olan bu milletin ve bu milliyetindir. Bunu yalnız söz olsun diye söylemiyoruz, süs olsun diye bu fikirde değiliz; bu siyaset vatanın bütün hayatıdır. Yaşayacaksak, yekpare bir millet kütlesi olarak yaşayacağız. İşte milli terbiye dediğimiz sistemin umumi hedefi……” İnönü’nün sözlerinden yetiştirilecek bireylerin “tek bir sistemde, tek bir millet ve tek bir milliyetten olduklarını, bunun da Türk milliyeti olduğunu”(16) benimsemelerini amaçladığı görülmektedir.
16.https://acikbilim.yok.gov.tr/…/yokAcikBilim_10190654… Fatih DEMİR- Türkiye’de Cumhuriyet Döneminde İlkokul Programları Kapsamında Yetiştirilmek İstenen İnsan Modeli DOKTORA TEZİ s. 53
Cumhuriyet’in 1925-1929 yılları arasında eğitim bakanlığı yapmış Mustafa Necati Bey’in yayınladığı genelge, O’nun eğitime bakışını ve Cumhuriyet yönetiminin eğitim faaliyetleriyle yetiştirilecek bireylere kazandırılmasını düşündüğü temel niteliklerin neler olacağına dair önemli ipuçları taşımaktadır. Genelge eğitimin amacını: “Yeni nesli bedenen ve fikren olduğu kadar seciye ve milli heyecan itibariyle de yeni hayatın ve demokrasinin icabatına göre hazırlamak ve bu suretle Türklüğe dahil bulunduğu medeniyet zümresi içinde yüksek bir mevki teminine çalışmak lazımdır. Bu gayeye doğru tam bir intizamla yürüyebilmek mekteplerde kutlu ve şuurlu inzibatın ve feyizli bir havayı maneviyenin hakim olmasına vabestedir…” olarak açıklamaktadır. Mustafa Necati Bey, “Türklüğün yükselmesi ve uygarlık düzeyi içinde kendine üst basamaklarda yer bulabilmesi için yetiştirilecek bireylerin bedeni ve fikri gelişiminin yanında, karakter ve milli duygular yönünden de yeni hayata ve demokrasinin gereklerine hazırlanmış şekilde yetiştirilmiş olmalarının gerekli olduğunu” savunmuş, 12 Mayıs 1927’de TBMM’de yaptığı konuşmasının bir bölümünde de eski ve yeni eğitimi kıyaslarken, “…..yetiştirilecek bireylere kazandırılması düşünülen temel niteliklere de işaret etmektedir: …Dünkü Maarif dünyevi değildi. Milli değildi, bittabi demokratik de değildi. Bugünkü Maarif dünyevidir. Yani tefekkürü daraltan ve vicdan hürriyetini kıran her türlü tesirden uzaktır. Bugünkü Maarif moderndir. Yani terbiyenin esaslarında ve usul ve tarzlarında tamamen ilmi esaslar hakimdir. Bugünkü Maarif millidir, yani gençleri bütün yaşayan müesseselere, emel ve mefkurelere, velhasıl Türk cemiyetine intibak ettirmek ve onlara azami içtimai kabiliyet vermek hedefini takip eder… İnkılap prensiplerine aşık bir nesil yaratmak gayemizdir. Hayat ve ümit dolu kalpleriyle memleket için, millet için feyizkar ve hayırkar birer varlık olacak gençliği yetiştirmek için fedakar mesai arkadaşlarım ve aziz meslektaşlarım canla başla çalışmaktadır…” İfadeleriyle belirttiği düşünceleri, “…..bugünkü milli olan eğitim, gençleri bütün kurumlara, amaç ve ideallere, kısacası Türk toplumuna uyumlarını sağlamayı ve onlara gerekli en yüksek toplumsal yetenekleri kazandırmayı amaçlayan niteliktedir ve yetiştirilecek nesillerin inkılaplara aşık bir nesil olarak yetiştirilmesini amaçlamaktadır.” (17)
17.https://acikbilim.yok.gov.tr/…/yokAcikBilim_10190654… Fatih DEMİR- Türkiye’de Cumhuriyet Döneminde İlkokul Programları Kapsamında Yetiştirilmek İstenen İnsan Modeli DOKTORA TEZİ s. 54 – 55
1930-1932 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı yapan Esat Bey’in 25. 6. 1932 tarihinde TBMM’de Milli Terbiyeyi açıkladığı konuşması şöyledir: “…Milli terbiye denince; her şeyden evvel Türk Milleti’nin milli ve tarihi seciyesiyle mütenasip inkişafıdır; medeniyetidir. Her sahada; ilimde, sanatta, ziraatte, iktisadiyatta, içtimaiyatta, heyeti umumiyesinde medeni bir devlet, medeni bir millet nasıl olursa o şekil ve hududa gelmektir, şart budur. Bu tekamül ve mesai milli ve tarihi seciye ile mütenasip olacaktır. İşte milli ve tarihi seciyemiz ile mütenasip olacak, bir medeniyet verecek terbiye; milli terbiyedir. Milli terbiyeden bizim anladığımız budur. Yani Türk çocuğunda hodbinlik olmayacaktır ve Türk hiçbir zaman bedbin yetişmeyecektir… Milli terbiyemizin vereceği tesirle Türk çocuğu hodbin olmayacak, yani her fert, her Türk çocuğu kendi menfaatinin ancak millet menafii ile kaim olduğunu bilecektir. Ben yapacağım, ben bileceğim… Bu Türk çocuğunun zihninden çıkacaktır… Türk çocuğuna ilim ve sanat öğretirken aynı zamanda memleket ve millet muhabbeti vermeye de mecburuz…” (18)
18.https://acikbilim.yok.gov.tr/…/yokAcikBilim_10190654… Fatih DEMİR- Türkiye’de Cumhuriyet Döneminde İlkokul Programları Kapsamında Yetiştirilmek İstenen İnsan Modeli DOKTORA TEZİ s. 56
Atatürk, 1 Kasım 1934’de TBMM dördüncü dönem dördüncü toplantı yılını açarken yaptığı konuşmada, Türk Tarihi ve Türk dilinde devletin amacını: “Kültür işlerimiz üzerine, ulusça gönüllerimizin titrediğini bilirsiniz. Bu işlerin başında da, Türk tarihini, doğru temelleri üzerine kurmak; öz Türk diline, değeri olan genişliği vermek için candan çalışmakta olduğunu söylemeliyim. Bu çalışmaların göz kamaştırıcı verimlere ereceğine şimdiden inanabilirsiniz…” olarak açıklar. (19)
19.https://acikbilim.yok.gov.tr/…/yokAcikBilim_10190654… Fatih DEMİR- Türkiye’de Cumhuriyet Döneminde İlkokul Programları Kapsamında Yetiştirilmek İstenen İnsan Modeli DOKTORA TEZİ s. 58
Başbakan Şükrü Saroğlu’nun 5.8.1942’de TBMM’de okuduğu Hükümet Programında Türkçülüğe vurgu yaptığı görülür: “Arkadaşlar. Biz Türküz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar ve laakal o kadar bir vicdan ve kültür meselesidir. Biz azalan ve azaltan Türkçü değil, çoğalan ve çoğaltan Türkçüyüz ve her vakit bu istikamette çalışacağız.” (20)
20.https://acikbilim.yok.gov.tr/…/yokAcikBilim_10190654… Fatih DEMİR- Türkiye’de Cumhuriyet Döneminde İlkokul Programları Kapsamında Yetiştirilmek İstenen İnsan Modeli DOKTORA TEZİ s. 111
İLKOKUL PROGRAMLARI
Devletin kuruluş kodlarına uygun olarak çerçevesi belirlenen eğitim hedefine ulaşılması için uygulamanın nasıl yapılacağının ve uygulamada görevli eğitimcilerin neler yapacağını gösteren öğretim programları bu doğrultuda düzenlenmiş ve kontrol sağlanmıştır.
1924 İLKMEKTEPLERİN MÜFREDAT PROGRAMI:
Üçüncü sınıf Tarih dersine ilişkin açıklamalarda; Tarih dersi ile; “Tanzimat’tan Meşrutiyet’in ilanına kadar geçen süreçte meydana gelen olaylar, eski saray idaresinin zararları, Meşrutiyet’in ilanından sonra meydana gelen en önemli olaylar ve Anadolu’da milli hareketlerin başlamasıyla Cumhuriyet’in ilanına kadar geçirilen milli intibah devrinin kahramanlık hikayeleri ve büyük şahsiyetleri anlatmak, eski Türklerin yaşamı ve kurdukları medeniyetler, Türklerin İslamiyet’e hizmetleri, Selçuklu Devleti, Anadolu’nun Türkleşmesini anlatmak amaçlanmıştır” (21)
21.https://acikbilim.yok.gov.tr/…/yokAcikBilim_10190654… Fatih DEMİR- Türkiye’de Cumhuriyet Döneminde İlkokul Programları Kapsamında Yetiştirilmek İstenen İnsan Modeli DOKTORA TEZİ s. 69
Yetiştirilecek Bireylere Kazandırılması Düşünülen Temel Nitelikler: “Milli varlığına ve şuuruna sahip çıkma, Türk olmanın şerefinin önemini benimseme, Türklerin İslamiyet’e hizmetlerini bilme, İman edilmesi farz olan dini konuları bilme, İslam’a karşı sevgi duyma İslam’ın şartlarını bilme, Kur’an-ı Kerim’i okuma Namaz kılmayı bilme, Namaz surelerini ezbere bilme, Sahabelerin menkıbeleri hakkında bilgi sahibi olma…” ifadeleriyle yer almıştır. (22)
22.https://acikbilim.yok.gov.tr/…/yokAcikBilim_10190654… Fatih DEMİR- Türkiye’de Cumhuriyet Döneminde İlkokul Programları Kapsamında Yetiştirilmek İstenen İnsan Modeli DOKTORA TEZİ s.71
1926 İLKMEKTEP MÜFREDAT PROGRAMI:
Tarih Dersinin Hedefleri: “Çocuklara, Türk milletinin mazisi hakkında malumat vermek, onlarda milli şuur uyandırmak, bugünkü medeniyetin uzun bir mazinin mahsulu olduğunu anlatmak, büyük şahısların hayat ve hareketleri tasvir edilerek çocuklara imtisale şayan numuneler göstermek.” İfadeleriyle belirlenmiş ve “vatanseverlik kategorisinde “vatan” kavramı temelinde doğup büyüdükleri yeri tanıyarak Türk Vatanını seven, milli şuura sahip, vatanın diğer bölgelerinde yaşayan insanlara karşı sevgi ve bağlılık duyan, yurdunu ve milletini seven bireylerin yetiştirilmesi amaçlanmıştır”. (23)
23.https://acikbilim.yok.gov.tr/…/yokAcikBilim_10190654… Fatih DEMİR- Türkiye’de Cumhuriyet Döneminde İlkokul Programları Kapsamında Yetiştirilmek İstenen İnsan Modeli DOKTORA TEZİ s. 77-79
1936 İLKOKUL PROGRAMI:
İlkokulun hedefleri 1936 İlkokul Programında yapılacak çalışmaların sınırlarını; “Kuvvetli Cumhuriyetçi, ulusçu, halkçı, devletçi, lâik ve inkılâpçı yurttaş yetiştirmek. Millî vatansever ve bilimsel zihniyetli yurttaş yetiştirmek. Serbest disiplinli, düzenli ve iyi alışkanlıklar elde edilmesi. Millî tarihimizin sevdirilmesi, Türk dilinin millî bir dil olması için yapılan çalışmalara okulun yardımcı olması (24) hükümleriyle net bir şekilde çizmiştir.
24.https://dhgm.meb.gov.tr/…/Milli_Egitim…/144/arslan.htm
Programda ulusal eğitimde takip edilmesi lazım gelen hedefler başlığı altında; “Milli ideallere sahip olma, Milliyetçi olma, Türk devriminin değerlerini benimseyen, yurduna ve milletine bağlılık duygu ve bilincine sahip, Türk inkılabının anlamını, kapsamını ve tarihi önemini bilen, Türk milletine karşı içten bir sevgi ve derin bir saygı duyan, Türk milletinin ülkülerini gerçekleştirmek için her fedakarlığı göze alan, Türk milletinin geleceğine güven duyan, millet kavramını, Türk milletinin karakterini, büyüklüğünü, gücünü bilen, Türk milletini seven ve saygı duyan…”
TARİH DERSİNİN HEDEFLERİ:
“Türk çocuklarına Türk inkılabının manasını, şumulünü ve tarihi önemini kavratmak. İnsanlığın ve bilhassa Türk milletinin tarihe atmış olduğu ileri adımlara çocukların dikkatini çekmek ve bugünkü kültürün nasıl uzun bir mazinin eseri olduğunu belirtmek. Türk ırkının Orta Asya’da kültürü nasıl koruduğunu, dünyanın dört bucağına bu kültür ve dilini nasıl yaydığını çocuklara kavratarak, Türk milletinin dünya tarihinde yaptığı büyük rolü belirtmek. Onlara milli benliklerini hissettirmek. Türk çocuklarında Türk milletine karşı içten bir sevgi ve derin bir saygı yaşatmak, onları Türk milletinin ülkülerini tahakkuk ettirmek için her fedakarlığı göze alacak bir karakterde yetiştirmek, Türk milletinin istikbaline güvenlerini arttırmak. Tarihi şahsiyetlerin yaptıkları işler üzerinde durarak çocuklara ibret dersleri vermek, tarihte büyük adamların büyük rolünü göstermek, bilhassa Atatürk’ün Türk milleti ve bütün dünya için açtığı geniş ufukları tebarüz ettirmek. Geçmişi tetkik ettirerek hali çocuklara daha iyi kavratmak ve istikbal için önlerine ufuk açmak. Türk milletinin istikbaldeki milli ve insani büyük rolüne onların dikkatini çekmek. İnsanların muhitleri ile hayatları arasındaki sıkı ilgileri belirtmek ve insanların muhitleri üzerine nasıl tesir ettiklerini göstermek.”
YURT BİLGİSİ DERSİNİN HEDEFLERİ:
“Millet mefhumunu ve Türk milletinin karakterini, ululuğunu, kudretini çocuklara kavratmak, Türk milletini sevdirmek, saydırmak, Türk askerini ve Türk ordusunu sevdirmek, saydırmak, bizim için askerliğin önemini kavratmak. Atatürk’ün kurduğu cumhuriyet rejiminin mahiyetini, Türkiye’de nasıl kurulduğunu, bu rejimin başka rejimlere üstünlüğünü, Türkiye’nin hayatı ve istikbali için ne kadar önemli ve zaruri bulunduğunu talebeye kavratmak ve onları cumhuriyet rejimi için sadık ve fedakar birer yurttaş olarak yetiştirmek. Türk inkılabının manasını, muhtelif cephelerinin önemini, Türkiye’nin saadet ve refahına yaptığı ve memleketin istikbaline yapacağı tesiri talebeye kavratmak, onları Atatürk İnkılabının fedakar birer unsuru olarak yetiştirmek Millet ve yurt işlerine karşı talebede son derece alaka uyandırmak, millet ve yurt menfaatini her menfaatin üstünde tutmayı, millet ve yurda karşı canla başla hizmet etmeyi kendilerine itiyad ve ülkü haline getirmek.”
AİLE BİLGİSİ DERSİNİN HEDEFLERİ:
“Yeni Türk ailesinde tasarruf fikrini iman haline getirmek. Türk ailesindeki yuvaya bağlılık, saadeti yuvada buluş duygusunu ve bunu temin için ev işi zevkini, ev için evde çalışma itiyadını kazandırmak…”
TÜRKÇE DERSİNİN HEDEFLERİ:
“Türk Dil inkılabının ilkokulun payına düşen gayelerini tahakkuk ettirmek. Türk dilini kullanışta güven kazandırmak. Her türlü hurafeden ve yabancı fikirlerden uzak, üstün, ulusal ve yurtçu bir eğitim almış olma, Milli benlik sahibi olma, Milli kültürü benimseme, Millet kavramını, Türk milletinin karakterini, büyüklüğünü, gücünü bilme, Milletimiz için askerliğin öneminin farkında olma, Millet ve yurt işlerine karşı son derece ilgili olma, Millet ve yurt menfaatini her menfaatin üstünde tutma, Millet ve yurda karşı canla başla hizmet etmeyi alışkanlık ve ülkü haline getirme, Türk askerini ve Türk ordusunu sevme ve saygı duyma, Türk devriminin değerlerini benimseme, Türk dilini sevme Türk Dil İnkılabının ilkokulun payına düşen amaçlarını yerine getirebilme…….. Türk milletine karşı içten bir sevgi ve derin bir saygı duyma, Türk milletinin ülkülerini gerçekleştirmek için her fedakarlığı göze alma, Türk milletinin geleceğine güven duyma, Türk milletinin gelecekteki milli ve insani büyük rolünün farkında olma…. Türk ulusunu, parlamentoyu ve Türk devletini saygıdeğer kılma ve kıldırma Ülkesini ve yurttaşlarını tanıma ve sevme Yurduna ve milletine bağlılık duygu ve bilincine sahip olma, Her türlü hurafeden ve yabancı fikirlerden uzak, üstün, ulusal ve yurtçu bir eğitim almış olma…..(25)
25.https://acikbilim.yok.gov.tr/…/yokAcikBilim_10190654… Fatih DEMİR- Türkiye’de Cumhuriyet Döneminde İlkokul Programları Kapsamında Yetiştirilmek İstenen İnsan Modeli DOKTORA TEZİ s. 82, 84, 85, 86
1948 İLKOKUL PROGRAMI
Milli Eğitimin Amaçları: “Yetiştirilecek bireylerin toplumsal bakımdan; Türk milletinin bir evladı olmanın şerefini duyan ve sorumluluğunu kavrayan bireyler olması, Şerefli Türk tarihinin değerlerini koruyan bireyler olması,…” ifadeleriyle yer almış, bu amaçlar doğrultusunda İlkokul milli bir eğitim kurumudur. Tespiti yapılmış, ilkokulun eğitim ve öğretim ilkeleriyle yetiştirilecek bireylere sunulacak katkılar: Bu doğrultuda çocukların her birinin gelecekte ne iş yaparsa yapsınlar milli ödevlerini başaracak, milli ülküleri gerçekleştirecek birer Türk vatandaşı olarak yetiştirilmesi sağlanmalıdır. İlkokul çocuklara milli kültürü aşılamalı, okuldaki dersler milli hedeflere ulaşmada araç olarak kullanılmalıdır. İlkokulun bütün çalışmalarında milli kaynakları koruma tutumu, ulusal ekonominin farkındalık önemli olmalıdır.” (26) şeklinde açıklamıştır.
26. MEB. (1948). İlkokul programı. İstanbul: Milli Eğitim. s. 3- 21).
1968 İLKOKUL PROGRAMI
İlköğretimin amaçları: Toplum hayatı bakımından; “İlkokul, çocuğa, Türkiye Cumhuriyeti’nin insan haklarına dayanan milli, demokratik, layik ve sosyal bir devlet olduğunu, Türkiye Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün teşkil ettiğini ve dünya milletleri ailesinin şerefli ve yapıcı bir üyesi olduğuna kavratmayı amaç bilir. Buna göre ilköğretim görmüş bir yurttaş; şerefli bir tarihe sahip büyük bir milletin evladı olmanın gururunu duyar, Türk Milletinin milli, ahlaki ve insani değerlerini kavrar ve her hareketinde bu değerlere uymaya çalışır….” Sosyal Bilgiler dersinin amaçları; “Şerefli bir geçmişi olan büyük bir milletin evladı olduğunu anlar, milletinin geleceğine olan güvenini artırır ve Türk Milletinin ülkülerini gerçekleştirmek için her fedakarlığı göze alabilecek bir karakter kazanırlar…” (27)
27. MEB. (1968). İlkokul programı. İstanbul: Milli Eğitim. s. 7, 8, 63-65
2023 MEB SOSYAL BİLGİLER DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI
(İlkokul ve Ortaokul 4, 5, 6 ve 7. Sınıflar):
Sosyal Bilgiler Dersi Öğretim Programı’nın Özel Amaçlarından; “……..Türk kültürünü ve tarihini oluşturan temel öge ve süreçleri kavrayarak millî bilincin oluşmasını sağlayan kültürel mirasın korunması ve geliştirilmesi gerektiğini kabul etmeleri, Millî, manevi değerleri ile evrensel değerleri benimseyerek erdemli insan olmanın önemini ve yollarını bilmeleri,….” (28) ifadeleri, kuruluş yıllarında günümüze kadar geçen yüz yıllık zaman diliminin bütün süreçlerinde ısrarla vazgeçilmez olarak bulunmaktadır.
28. http://mufredat.meb.gov.tr/ProgramDetay.aspx?PID=1264 s. 8
Milli Eğitim Bakanlığı’nın Temel Eğitim kademesi İlk Okul için hazırlanan müfredat programlarının 1924’ten günümüze kadar tamamında; “….. Kahramanlık hikayeleri ve büyük şahsiyetlerin anlatımı, eski Türkler ve kurdukları medeniyetler, Türklerin İslamiyet’e hizmetleri, Anadolu’nun Türkleşmesi, Milli varlığına ve şuuruna sahip çıkma, Türk milletinin mazisini bilme, Türk olmanın şerefinin önemini benimseme, milli şuur uyandırmak, vatanseverlik, Türk Vatanını seven, milli şuura sahip, kuvvetli Cumhuriyetçi, ulusçu, halkçı, devletçi, lâik ve inkılâpçı yurttaş yetiştirmek, millî tarihimizin sevdirilmesi, Türk milletinin karakterini, büyüklüğünü, gücünü bilen, Türk milletini seven ve saygı duyan, Şerefli Türk tarihinin değerlerini koruyan bireyler olması, ……” ifadeleri ortak amaçlar olarak dikkat çekmektedir. Okulun, Türk dilinin millî bir dil olması için yapılan çalışmalara yardımcı olması beklenmektedir.
Bu amaçlar, Mustafa Kemal’in Mart 1923’te Adana’daki Türk Ocağı binasındaki konuşmasının özünü oluşturan politikası üzerine temelleri atılan merkezi devlet anlayışıyla örtüşmektedir.
Bu amaçlar, Anayasanın ilk 4 maddesinin belirlediği sınırlar dâhilinde ve Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen yurttaşın yetiştirilmesinin, temel eğitimin asıl vazifesi olduğunun da beyanıdır.
Türkiye’de öğretmen lisans düzeyinde eğitim almaktadır. Bu kurumlar, eğitim fakülteleridir. Eğitim fakültelerinin ilk sınıflarından itibaren, Eğitimde Program Geliştirme, Eğitim Psikolojisi, Eğitim Yönetimi, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi, Öğretim Programları isimleriyle dersler okutulmaktadır. Bu derslerin tamamına yakınında kabul gören “eğitim” tanımı, “ ….bireyin davranışlarında, kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme sürecidir.” (29) Tüm akademi çevrelerinin ekseriyetle kabul ettikleri ve eserlerinde referans gösterdikleri ve Milli Eğitim Bakanlığı uzmanlarının da üzerinde uzlaştığı bu tanım, eğitim sisteminin işleyişine ilişkin çok anlamlı bir veridir. Kabul gören bu tanımın sahibi;
“…… Davul zurna sesleri ne muazzam bir beste,
Türkün büyüklüğünün heybeti var bu seste ……” mısralarıyla ünlü şiirin de yazarı olan Selahattin Ertürk’tür.
29. Selahattin Ertürk. Eğitimde “Program” Geliştirme Ankara: Cihan Matbaası. 1975 s. 3
Üzerinde ittifakla uzlaşılan bu tanıma göre, eğitim faaliyetleri; kasıtlı olarak, istendik davranış meydana getirme sürecidir. Kasıtla anlatılan, anayasa ve yasalarla sınırları çizilen yurttaşın hangi temel özelliklere sahip olması gerektiğidir. Bu özellikler, yetiştirilecek yurttaşlara eğitim aracılığıyla kazandırılacaktır. Bu amaçla okullarda okutulacak derslerin programlarında somut ifadelerle yer almışlardır. Derslerin işlenişinde kullanılan araç gereçlerden; ders kitapları ve diğer araç, gereç ve materyaller programlardaki ifadelerle anlatılana uygun olarak hazırlanmak zorundadır. Çünkü, ders kitapları başta olmak üzere, derslerin işlenişi sırasında kullanılacak tüm araç, gereç ve yardımcı kitaplar ile diğer ders materyallerinin kullanım izni Milli Eğitim Bakanlığı, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın onayına bağlıdır. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın onayı olmayan herhangi bir kitap, sınıflarda öğrencilere önerilemez. Sistem, kuruluş kodlarındaki kayıtlara ilişkin işleyişi, her aşamada kontrol etmekte ve denetim altında tutmaktadır.
Böylesine katı ve hiyerarşik olarak birden fazla mekanizma tarafından denetlenen öğretmen, sınıf içi eğitim öğretim etkinliklerini de bu düzenlemelere uygun yapmaya mecburdur. Bu mecburiyet, eğitim öğretim uygulamalarının birinci derece sorumlusu öğretmenlerin, sınıf içi etkinlikleri planlama aşamasından, uygulamaya ve ölçme değerlendirme aşamasına kadar tüm süreçler boyunca özgürlüğünü kısıtlamaktadır. Öğretmeni çerçevesi çizilmiş bir işi yapmaya mecbur etmektedir. Çerçevesi çizilen işlerin yapılmasına “memur” edilen eğitimcilerle, yaratıcı insanlar yetiştirilemeyeceği artık kanıtlanmış olsa gerek.
Güvenlikçi politikaların egemen olduğu merkezi devletlerde, eğitim sistemi iktidarların oyun alanı gibidir. İktidardakilerin düşün dünyalarının derinliği ve ideolojik bakışı eğitim sisteminin işleyişine dair önemli ipucu verir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti “tekçi” anlayışla kurulmuştur. Eğitim sistemi de bu anlayışa uygun olarak yapılandırılmış ve tahkim edilmiştir. Tekçi anlayışa uygun eğitim sistemi sorgulanmalıdır. Bunun için; nasıl bir okul? ve nasıl bir eğitim istiyoruz? Sorularının cevabıyla işe başlamalıyız. Bu sorulara cevap aramaya başlamak için de, Taner AKÇAM’ın Yüz Yıllık Apartheid kitabının son sözlerinde verilen mesaj üzerine yoğunlaşmalıyız.
21 Eylül 2023
Ali Ekber PEKŞEN
Bodrum – Muğla
Check Also
Hayat Hikayesi.
Konuk Şair Yavuz YAĞCI Kros koşuyoruz Sen öndesin epey Açmışsın arayı Koşuyorum pürtelaş Terli sırtındaki …