KÜRESEL ENERJİ KRİZİ.
Kemal ULUSALER 05.10.2021
Ülkenin kendine özgü gündeminden dolayı gözümüzden kaçan, ancak önümüzdeki kış can yakıcı bir şekilde hissedeceğimiz küresel enerji krizi bu günlerde dünya piyasalarını bir hayli meşgul ediyor. Kriz zaten yaz başından bu yana petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki “step by step” formunda ilerlemesiyle sinyaller vermekte idi. Eylül başı itibariyle artık bir hayli görünür olmaya başladı. Bazı öngörü sahibi ülkeler yaz ortasından itibaren önlemlerini almaya başlamışlardı. Lakin ne önlem alırlarsa alsınlar kaçınılmaz sonuç onları da vuracak. Bu kapitalizmin küreselleşme politikalarının bir sonucu.
Pandemi sonrası ( sonrası demek pek doğru olmasa da…) piyasalardaki talep artışı ve arzın bu talebi karşılayamaması, özelleştirme politikalarının başta İngiltere olmak üzere ülkemiz gibi pek çoklarında geri tepmesi, pandemide kırılan tedarik zincirinin tam olarak düzeltilememesi, bazı bölgesel anlaşmalar ve çatışmalar sorunun nedenleri olarak gösterilmekte. Ancak birbiri ardına gelen ve süreğenleşen krizler bir başka nedeni kapitalizmi gösteriyor.
Eylül ayı itibariyle Avrupa’da elektrik ve doğalgaz tedariğinde yetersizlikler yaşanmaya ve fiyatlar hızla tırmanmaya başladı. İngiltere zaten yüksek seyreden enerji fiyatlarının yanı sıra şimdi de akaryakıt arzı sıkıntısı ile karşı karşıya. Hollanda, Almanya, Doğu Avrupa ülkelerinin pek çoğu benzer sorunları yaşıyor. İtalya iki gün önce elektrik ve doğalgaza hatırı sayılır zamlar yaptı. Öyle anlaşılıyor ki bu kış kira fiyatlarından sonra enerji fiyatları da Avrupa’da gündemde olacak.
Küresel enerji krizi denmesinin sebebi krizin içinde bulunduğumuz günlerde Asya ve Asya-Pasifik’e yayılması. Özellikle Çin’i etkilemiş olması. Çin, dünya nüfusunun %18’ini ve dünya ekonomisinin de %17’sini oluşturan bir ülke. Ayrıca dünya enerji kaynaklarının %21 ‘ini üretirken % 24’ünü de tüketmekte. Tahminlere göre, 2030’lu yıllarda dünyanın en büyük petrol tüketicisi olarak ABD’yi geçecek. Önümüzdeki beş on yıl içinde de doğalgaz tüketiminde Rusya’yı geride bırakacak. Böylesi devasa bir nüfus ve ekonominin gireceği krizler dünyayı derinden sarsar. Elbette gireceği uluslar arası ittifaklar da…
Peki Çin özelinde yapılan enerji krizi haberleri ne ifade ediyor. Çin gerçekten böylesi bir kriz içinde mi? Kriz içindeyse bu küresel yapıda nasıl etkiler yaratır?
Öncelikle Çin’in elektrik şebekesi son dönemde yeterli seviyeye çekilmiş olup elektrik üretimi tüketiminin üzerindedir ( Üretim; 7620 twh, tüketim; 6752 twh.) Kurulu gücü de sorun yaratmayacak seviyededir.
Çin’de şu anda enerji ve karbon salınımına yönelik yürütülmekte olan 42 politika ve program bulunmaktadır. China Energy Group’un Çin’deki 30 yılı aşkın politika ve program geliştirme, uygulama ve analizine dayanan çalışmalar sürdürülmektedir. 2030 ve 2050 yıllarına yönelik projeksiyonlar yapılmış ve yayımlanmış bulunmaktadır( Örneğin Chına Energy Outlook 2020 gibi).
Çin’in “2050’ye Kadar Geleceğin Enerji Görünümü için Sürekli İyileştirme Senaryosu” bulunmakta olup bu senaryo, Çin Enerji Grubu’nun son 15 yılda birçok uluslararası ve Çinli araştırmacı ile işbirliği içinde geliştirilen Çin 2050 Talep Kaynakları Enerji Analizi Modeli (DREAM) kullanılarak oluşturulmuştur. Görüleceği üzere Çin enerji arz güvenliğine son derece önem veren bir ülkedir.
Ancak hiçbir senaryo kusursuz değildir. Nitekim yaşanan Pandemi süreci tüm küresel senaryoları alt üst etmiştir. Çin de bundan nasibini almış bulunmakta. Uzun süreli durağan ve kısa süreli sıçramalı ekonomik seyir kaçınılmaz sorunlar yaratmaktadır. Bunun sonucu da Çin’de enerji arzında sorunlar baş göstermiştir. Bölgesel elektrik kesintileri yaşanmakta, kömür ve doğalgaz arzında yetersizlikler oluşmaktadır. Çin karbondioksit salınımlarını süreç içerisinde düşürme taahhüdünde bulundu. Bu taahhüt sonucu, 2010 ile 2015 arasında Çin, GSYİH birimi başına enerji tüketimini %18 oranında, GSYİH birimi başına CO2 salınımlarını ise %20 oranında düşürdü.Ancak elektrik üretiminin neredeyse % 60’ını kömürden elde eden Çin için bu kömür arzında düşüşe ve kömür fiyatlarının hızla yükselmesine neden oldu.
Çin’in garip sosyalizmi içinde kapitalist yapılaşmayı barındırdığından kaçınılmaz olarak ‘piyasalar’ etkilenmekte. Öte yandan dünya petrol fiyatlarının giderek yüz dolarlara evrilmesi ve petrol fiyatlarına endeksli doğalgazında fiyatının artıyor olması sıkıntının hem Çin için hem de Avrupa için neden teşkil etmekte. Yaşanan bu durumun, özellikle Çin’in yaşadığı krizin küresel ekonomiyi sarsması kaçınılmaz. Örneğin Çin’deki Alüminyum, bakır çelik vb üretimin düşmesi…
Örneğin Çin’in arz güvenliğini düşünerek LNG alımında fiyat arttırması…
Nadir toprak elementlerinde belirleyici güç olan Çin’in tedarik zincirinde yaratacağı boşluklar gibi… Ayrıca AUKUS Güvenlik İşbirliği anlaşmaları gibi ittifaklarla Çin’in hakim güç olmasının önüne geçilmeye çalışılmakta ve bu doğrultuda propaganda faaliyetleri yürütüldüğü de unutulmamalıdır. Çin krizi aşmak için kömür üretimini arttırırsa taahhüdü hatırlatılacak, üretimi arttırmayıp kriz içinde kalırsa buna yönelenilecek gibi… Emperyalistler arası çatışmalar, kapitalizmin süreğen sorunları öyle gösteriyor ki önümüzdeki günlerde tüm dünya halklarını canından bezdirecek.
Biz zaten enerji yoksulluğuna ve yoksunluğuna ‘alıştık’ ama sosyal devlet olgusundan giderek uzaklaşan Avrupa ve yeni görev alacak sol siyasal partileri zor günler bekliyor.
Kemal Ulusaler