Bu başlığın yanıtı siyasetten ekonomiye, değişmekte olan rejimden dış politikaya pek çok konuyu içerebilir bizim ülkemizde. Ama hepsini unutun gitsin artık gazımız var(!)
Cumhurbaşkanı Erdoğan ülkeyi yine yeni bir gündemin kuyruğuna bağladı. Bu kez doğalgaz bulduk haberiyle bunu başardı. Ülke en az birkaç hafta bu konuyla haşır neşir olurken onlarca sorun hasır altına…Gerçekten doğalgaz bulduk mu? Daha önce bulduklarımıza ne oldu? Bu yazı boyunca kafalarda oluşan onlarca soruya yanıt bulmaya çalışacağız. Öncelikle tarihimizin en büyük keşfi dense de bu keşif ilk değil; Türkiye 1934’ten bu yana petrol ve gaz arayışında. Seksenaltı yıl boyunca üç bine yakın arama ve tespit yapılmış olup 4500 civarında da kuyu açılmış. Bunların çoğu güneydoğu Anadolu’da petrol ve Trakya’da doğalgaz olarak biliniyor. Bütün bu çalışmalar sonucu elde edilen enerji toplam ihtiyacımızın ancak % 1’lerini karşılayabilmekte. Menderes’ten bu yana Erdoğan’ın yaptığını pek çok siyasi yapmış. Medya da boş durmamış benzer efsaneler yaratmış.
Gelelim gerçeklere:
Mevcut açıklamalarda rakamlar ve tarihler kafalarda pek çok soru işareti oluşturuyor. Mevcut ‘müjde’durumu “dereyi görmeden paçaları sıvamak” deyimine denk düşüyor.
Önce Karadeniz’den biraz söz edelim. Karadeniz kısaca yaklaşık ikiyüz metre derinlikten sonra yaşam barındırmayan, ikibinin üzerindeki derinliklerinde muazzam metan hidrat barındıran çılgın bir denizdir. Ortadoğu ve Kafkaslara göre çok daha az miktarda gaz barındırdığı biliniyor. Ancak bu gün için yeterli ekonomik çıkarma ve işleme teknolojilerine sahip olmadığımız doğalgazdan çok daha büyük enerji potansiyeline sahip metan hidrat kaynağı bulunmakta. Bulunan doğalgaz rezervleri Tuna açıklarında… Romanya’da Exxon Mobil ve OMV Petron ortak çalışmaları ile 2012’de tespit edilen Neptün sahası rezervleri mevcut. Tuna bloku; Türkiye, Romanya ve Bulgaristan’ın deniz yetki alanlarının birleştiği noktada yer alıyor. Yani Tuna bloğunda gaz olduğu zaten biliniyordu. Fatih’in araştırma yaptığı bölge de burası. Yani keşif denen aslında malumun ilanı. Derin deniz enerji tespitleri hayli zor ve meşakkatli bir iştir. Çok zaman alır ve çoğu zamanda eliniz boş dönersiniz. Sakarya olarak adlandırılan Havza’da 9. Kuyuda gaz bulunması cevvallikten öte bilinen bir bölgenin araştırılmasıydı ve doğal olarak orada gaz tespit edildi. Ancak miktar konusuna gelince soru işareti oluşuveriyor. Zira Necdet Pamir’in de dediği gibi bir kuyu ile net rezerv tespiti yapıldığı görülmüş şey değildir. 320 milyar metreküp öyle anlaşılıyor ki tahmini rezervdir. Aynı bölgede Romanya’nın 2012 tahmini rezervi 42-84 milyar metreküp olup sonradan kanıtlanmış rezerv olarak 60 milyar metreküp açıklanmıştır. Bölgenin kapasitesi belli olsa olsa bu rakamlara yakın bir rezerv söz konusu olabilir düşüncesindeyim. Zaten Enerji Bakanı’da “Yine bu bölgede en kısa sürede yeni tespit kuyularımızı açacağız ve bu çalışmalarımızı daha da netleştireceğiz.” derken bu rakamın tahmini olduğun itiraf etmektedir. Yani Bakan Dönmez’in dediği gibi ortada net bir durum olmayıp yeni tespit kuyuları açılacak, bin metre daha derine inilecek saha taraması yapılacak ve sonucunda kanıtlanmış rezerv miktarı açıklanacak. Dış basına sızdırılan 800 milyar rakamı ve sonradan 320’de karar kılınması tahminlerde bile bir sağlıksızlık olduğunun işareti. Piyasalar çelişkiyi affetmez, nitekim bu rakamlardaki çelişki görülünce Türk Lirasının değeri hemen düşüverdi.
Bir başka soru işareti de henüz kanıtlanmış rezerv tespiti bile yapılmayan gazın üretim tarihinde. 2023 Üretim tarihi olabilir mi? Dünya da örneği yok gibi bir şey. Bir iki örnek mevcutsa da buralarda koşullar ve alt yapı avantajı bulunmakta idi. Kabul edilebilir dünya örneklerine göre üretime ancak altı ile dokuz yıllık bir sürede geçilebilir. Zira tamamlanması gereken pek çok faktör bulunmakta ayrıca bölge koşulları da bir olumsuz etkendir. Bunların ayrıntısı için Oğuz Türkyılmaz yazısın Birgün’deki yazısına bakabilirsiniz.
Bulunan gazın ekonomiye etkisine gelince; daha kanıtlanmış rezerv miktarı bile belli değilken cari açıklar kapanıp düze çıkıverdik bile… Bu acemilik, bilmezlik filan değil zannımca. Bu bilinçli yalan. Bu kadar yalanı bir bünye nasıl barındırır şaşmamak elde değil. Umarız fazla çıkar ama çevre örneklerinden yola çıkarak maksimum yüz milyar metreküplük enerjinin getirisi, aldığımız fiyattan bile hesaplansa yaklaşık otuz milyar dolardır. Dörtyüz milyar dolar dış borcu ve yıllık beş milyar cari açığı ( Nisan 2020) olan bir ülke için getirisini varın siz hesaplayın! pahihi.com’daki yazılarıma bakarsanız alım garantileri, teşvikler vb. kayırmalarla bütçeden sermayeye yapılan aktarımlara bile ilaç olacak düzeyde değildir bu rakamlar. Sözün özü üretime bu gün bile geçilse sayın vatandaş sırada başkaları var, aç kurtlar gibi beklemekteler. Dolayısıyla “müjde” fıkradaki gibi sana değil.
Ali Baba’nın Çiftliği’ndeki iki eşeğe bir gün bir davet gelir; “ Müjdemiz var gelin!” Yaşlı eşek daha tecrübeli olup sevindirik olan genç eşeğe çıkışır; “ Hemen heyecanlanma ya odun bitmiştir ya da su, yoksa bizi niye çağırsınlar?”
Son bir söz de Karadeniz’de rahat olduğumuz meselesi üzerine. Ben yine de temkinli yaklaşmak gerektiği düşüncesindeyim. Evet, münhasır ekonomik bölge (MEB) ve Kıta Sahanlığı gibi meseleler bölgede halledilmiş gözüküyor. Ama dikkat! Tuna-1 lokasyonu Karadeniz Ereğli açıklarında yer almaktadır. Tuna-1 bölgesi Karadeniz Ereğli’nin yaklaşık 150 km açığında, Bulgaristan ve Romanya ile kara suları sınırına yakın bir bölgede. Ayrıca enerji Bakanı gaz keşfi yapılan sahanın yaklaşık 250 kilometrekare olduğunu belirtmiştir. Yani MEB sınırında olup 250 km.lik bir sahadan söz ediyorsanız başka MEB’lere girme ihtimaliniz son derece fazladır. Bu da ayrı bir konu.
Kemal Ulusaler…22 Ağustos 2020