Enerjide Bu Hafta…Kemal Ulusaler
Merhaba;
Bu hafta itibariyle enerjide gündemi izlemeye başlıyoruz. “Enerjide Bu Hafta” başlığı altında Dünya’da ve Türkiye’de enerji alanındaki gelişmeleri izleyecek ve yorumlayacağız. Yine her zaman ki gibi bu bölüm de konuk yazarlara açık olup değerli görüşlerinizi beklediğimi belirteyim.
2020 yılının başta küresel salgın olmak üzere tam bir kabus gibi üzerimize çöktüğü malumunuz. Yıla özgün kaos içerisinde bazı konular gözden kaçabiliyor. Örneğin nükleer enerji konusu gibi… Bu ayın ilk günlerinde Birleşik Arap Emirlikleri’nden gelen “Arap dünyasının ilk nükleer reaktörünün faaliyete geçtiği” haberi dikkatlerimizi bir süredir unuttuğumuz nükleer enerji meselesine çekiverdi. Öyle ya bizim de bir Akkuyu’muz vardı.
Geriye dönüp baktığımda nükleer enerjinin eksileri hakkında dile getirilmiş gerçeklerin hala yerli yerinde durduğunu gördüm. Bu gün bunlardan sadece birini, ülkeye maliyetini ele alacağım .
On yıl önce bu ay resmi Gazete’de; “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti’nde Akkuyu Sahası’nda Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliğine İlişkin Anlaşma”nın onaylanması yayınlanarak yürürlüğe girmişti. ( Bu anlaşmanın altında kimlerin imzası var lütfen bir bakın ve bugünkü ittifaklar meselesini bir kez daha düşününün derim).
Bu anlaşmaya göre;her biri 1200MW.olan dört reaktör toplam 4800 MW. Kurulu güçte olacak ve yılda yaklaşık 35 milyar kwh. elektrik üretecekti.
O günlerde kitle örgütleri ve meslek odalarının eleştirilerine karşı, Akkuyu NGS’den yapılan açıklamada, nükleer karşıtlarının yaptığı açıklamanın bilgi eksikliğinden kaynaklandığı belirtilerek; “Yapılan basın açıklamasındaki nükleer santrallerin turizme zarar verdiği, yenilenebilir enerji kaynaklarının Türkiye’nin enerji ihtiyacını karşılayacağı, Avrupa ve Amerika’daki nükleer santrallerin kapatıldığı, Akkuyu projesi ile Türkiye’ye 71 milyar dolarlık fatura çıkacağı yönündeki iddialar, çok temel literatür bilgilerinden bile haberdar olmayan kişilerce hazırlanmıştır ve asılsızdır” denilmişti.
On yıl sonra ne oldu, nereye geldik?
Adı geçen anlaşmanın “Elektrik Satın Alma Anlaşması” başlığının 5. Maddesi;” TETAŞ, Proje Şirketi’nden, ESA’da belirtildiği şekilde, NGS’de üretilmesi planlanan elektriğin -Ünite 1 ve Ünite 2 için % 70’ine (yüzde yetmiş) ve Ünite 3 ve Ünite 4 için % 30’una (yüzde otuz)- tekabül eden sabit miktarlarını her bir güç ünitesinin ticari işletmeye alınma tarihinden itibaren 15 (on beş) yıl boyunca 12.35 (on iki nokta otuz beş) Amerika Birleşik Devletleri (ABD) senti/kWh ağırlıklı ortalama fiyattan (Katma Değer Vergisi dahil değildir) satın almayı garanti eder.” derken, hemen 10. Madde de ,” ESA’nın ayrılmaz bir parçası olarak TETAŞ ve Proje Şirketi arasında mutabakata varılan tarife kademelerinde, elektrik fiyatındaki yıllık değişim, Projenin geri ödemesinin sağlanması açısından, fiyat limiti üst tavanı 15.33 (on beş nokta otuz üç) ABD senti/kWh olmak üzere Proje Şirketi tarafından hesaplanır.”demektedir.
Görüldüğü üzere nihai hesaplamada on beş yıllık alım garantisi için fiyat : 15.33 ABD senti/kwh.tir. Yukarıda santralın yıllık 35 milyar kwh üretim yapacağını belirtmiştik. Bu verilere göre bu gün için on beş yıllık elektrik satın alma maliyeti: yaklaşık 80,4 milyar ABD dolarıdır. Denecektir ki alım garantisi üretimin yarısı için geçerlidir. Ne yapar, 40.2 milyar dolar. Santralın bittiği gün 71 milyarı bulur muyuz? Bulmayacağımızı kim garanti edebilir. Yiğit Bulut mu? Güldünüz değil mi?
Kaldı ki üretimin kalan kısmını yine bu ülke alacak üstelik nice on yıllar boyunca… Şirketin “temel literatür bilgilerinden bile haberdar olmayan kişiler” az bile söylemişler. Hesap ortada işte…
Ayrıca, bu sadece elektrik alım maliyetleri olup birde üretilen elektriğin taşınmasının maliyetleri, sigorta maliyetleri, atık maliyetleri, söküm maliyetleri vardır ki onlardan hiç söz etmedik.
Santral bugün faaliyette olsa ürettiği elektriği alım garantisi vermiş olan Devlet kaça satın alacak? Bugünkü kur üzerinden hesaplarsak, 1.12 TL/kwh. fiyatla almak zorunda olacak.
Peki, bugün elektriğin toptan alım fiyatı nedir? Temmuz 2020 spot piyasa ağırlıklı ortalaması 29 kuruş/kwh. Unutmayalım bu spot piyasa fiyatıdır. EÜAŞ bu gün ürettiği elektriği Dağıtım Şirketlerine kaça satıyor biliyor musunuz? 13.20 kuruş/kwh’e. (Bir de yazıyla yazalım onüçnokta yirmi kuruş). Bu fiyata göre Ruslara yaklaşık 8.4 kat bedel ödemek zorunda olacaktık.
Yarının kurgusu ise inanın bugünkünden bin beter. Dünyada ve Türkiye’de son yıllarda yaşanan ekonomik kriz ve küresel salgın nedeniyle büyük bir durgunluk yaşanmakta ve elektrik talebi giderek düşmekte. Akkuyu NGS Şirketi’nin yine aynı açıklamasında 2023 yılında elektrik üretiminde açığın 500 milyar kwh’e çıkacağı söyleniyor. Oysa bu günden arz fazlamız var ve bu 2023’e kadar giderek büyüyecek.
Olacak olan şu onbeşyıl Ruslardan elektrik alım garantisi vermişsiziniz ve alacaksınız.
Eee arz fazlanız var ve elektriği stoklayamazsınız.
Ne olacak?
Kendi suyunuzdan rüzgarınızdan, güneşinizden vd. kaynaklardan üretebileceğiniz ucuz elektriği üretmeyecek, o santraları durduracak ve Rus elektriğini alacaksınız.
İşte olacak olan bu.
Nükleer enerjide görünümümüz işte bu. Bir de Türk Lirası’nın değer kaybının enerji sektöründeki diğer etkilerine göz atalım mı?
Bu Borç Bitmez Abiii…
Eminim bu günlerde Dağıtım Şirketi sahipleri bu sözü sıkça tekrarlıyorlardır. (Bıyık altından gülerek tabii)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre 2005 yılı Mayıs ayında 490 milyon dolar olan “Elektrik, Gaz ve Su Kaynakları Üretimi, Dağıtımı” sektörünün bankalara olan nakdi kredi borcu özelleştirme sürecinin tamamlandığı 2013’te 20 milyar 438 milyon dolara çıkmıştı. Bu gün sektörün toplam borcu 62 milyara çıkmış durumda. (Dört gün önce 57 milyardı. )
Onbeş yıl içinde 490 milyon dolardan 62 milyar dolara çıkan bu borç sizce de biter mi?
Bitmez. Peki ne olacak?
Ne mi olacak. Yüce Devletimiz devreye girip dolaylı yoldan bu borçları ödeyecek. Yukarıda ki EÜAŞ’ın spot piyasanın yarısından daha düşük fiyata devlet kesesinden elektrik satıyor olması bu yollardan biri. Dağıtım şirketleri sırtlarını devlete dayarken öte yandan rutin yatırımlarını yapmamakta, bakımlar aksamakta ve sık sık elektrik kesintileri ile şebeke kaynaklı yangınlar vs. oluşmakta.
Sonuçta”Bu borç bitmez” diyen aslında biziz zira bütün zarar bizim cüzdanımıza yansıyor.
Sonuçta, ‘daha ucuz, daha kaliteli’ diyerek yapılan özelleştirmeler hep rant ve talan içindi ve biz daha kalitesiz, daha pahalı elektriğe mahkum edildik. O günlerde satılsa da kurtulsak diyenlerin kulağı çınlasın…
Son bir şey daha küresel ekonomik kriz ve durgunluk nedeniyle doğalgaza talep düştü dolayısıyla fiyat da düştü. Avrupa 100 dolarlara doğalgaz alırken biz kaça alıyoruz? Buzdolabını bırakın da buna yanıt verin hadi!..
Kemal Ulusaler…09 ağustos 2020
Kemal Kardeşim elinize, zihninize sağlık.
Bir de;
Suudi sermayeli Acwa Güç Elektrik İşletme ve Yönetim Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından Kırıkkale’de 927,40 MWe kurulu gücünde tesis edilip bugün işletilmekte olan sözüm ona “Serbest Elektrik Piyasası”nda tam kapasite ile nasıl
çalışabiliyor ?
AKSA’nın Antalya’daki 1.150 MWe kurulu gücündeki Doğalgaz KÇS’nin ilk ünitesinden itibaren (basit çevrim-düşük verim ile çalıştırıldığı dönemler dahil ) alım garantili olarak hangi şartlarda işletildiği ?
konularında varsa elinizdeki bilgileri yoksa da temin etme imkanı bulabileceğiniz bilgileri meslektaşlarınız ile paylaşabilir misiniz lütfen.
Bu yolda gösterdiğiniz çabalar için yolunuzun açık olmasını diliyorum.
Teşekkür ederim. size döneceğim..Esenlikler..