“Bir şeyi 6 yaşında bir çocuğa anlatamıyorsanız, siz de anlamamışsınız demektir” – Einstein
İki tip bilgi vardır. Bir şeyin adını bilmeye yönelik olan bilgi ve o şeyi bilmeyi temel alan bilgi. Nobel ödüllü fizikçi Richard Feynman aralarındaki farkı şu çarpıcı anekdotta anlatır:
“Şu kuşu görüyor musun? Bu bir kahverengi gerdanlı ardıç kuşu, ona Almanya’da halzenfugel ve Çin’de ise chung ling deniyor. Ona verilen tüm bu adları bilsen bile yine de bu kuş hakkında hiçbir şey bilmiyor olursun. Bildiğin sadece insanlar hakkında bir şey olur, yani kuşa ne ad verdikleri. Şimdi bu kuş ötüyor, yavrularına uçmayı öğretiyor ve yazın ülkenin bir ucundan diğer ucuna kilometrelerce uçuyor ve kimse yolunu nasıl bulduğunu bilmiyor.”
Buradan da anlayabileceğiniz gibi bir şeyin adını/tanımını bilmek onu anladığınız anlamına gelmez hiçbir zaman. Bir fikri gerçekten anlıyor musunuz yoksa bu fikrin tanımını biliyorsunuz, bunu sınamanın bir yolu var. Buna Feynman Tekniği deniyor.
Sizler de Feynman Tekniğini,
- Gerçekten anlamadığınız konuları/fikirleri anlamak için
- Anladığınız fakat sınavlarda unuttuğunuz konuları/fikirleri hatırlamak için
- Sınav öncesi etkili bir çalışma yöntemi olarak kullanabilirsiniz. Bu yöntemi kullanarak bir fikri uzun yıllar hatırınızdan çıkmayacak şekilde, kısa sürede derinlemesine kavrayabileceksiniz.
Feynman Tekniğine şimdi bir göz atalım:
- Adım: Konuyu Belirleyin
Boş bir kağıt alın. Öğrenmek istediğiniz konunun başlığını kağıdın en üstüne yazın.
- Adım: Konuyu Bilmeyen Birine Anlatır gibi Anlatın
Kağıdın geri kalanına konuyu hiç bilmeyen birine anlatıyormuşçasına, mümkün olduğunca karmaşık ifadeler kullanmaktan kaçınarak öğrendiklerinizi yazın. Bir çocuğun bile anlayabileceği kadar basit bir dil kullandığınızda kendinizi de konuyu daha derin bir seviyede anlamaya ve konular arasındaki ilişki ve bağlantıları basitleştirmeye zorlamış olursunuz. Aynı zamanda yazdığınızı sesli olarak tekrar etmek çok daha etkili olacaktır.
- Adım: Takıldığınız Noktada, Kaynağa Geri Dönün
- adımda hatırlamakta ya da anlatmakta zorlandığınız yerler olduğunu fark ettiğinizde konu hakkında çalıştığınız kaynaklara geri dönün. Öğrendiklerinizi kağıda aktarabilecek hâle gelinceye kadar tekrar tekrar okuyun ve çalışın. Sözgelimi biyolojiden yazılınız var ve evrimi basit cümlelerle açıklamakta zorlanıyorsunuz. Biyoloji kitabınızı açın ve evrimle ilgili kısmı yeniden okuyun. Şimdi kitabı kapatın ve yeni bir boş kağıt alarak öğrenmiş olduklarınızı yazın. Bu aşamayı sorunsuzca hâlletiyseniz, asıl çalışma kağıdınıza dönerek çalışmaya devam edebilirsiniz.
- Adım: Basitleştirin ve Benzerlikler Kurun
Artık kağıda döktüklerimizi gözden geçirebiliriz. Einstein’ın “Bir şeyi 6 yaşında bir çocuğa anlatamıyorsanız, siz de anlamamışsınız demektir” sözünden de anlayabileceğimiz gibi karmaşık bir jargon kullanıp kafa karıştırıcı açıklamalar yapmak yerine, dilimizi basitleştirmek ve benzerlikler kurmak anlamayı kolaylaştıracaktır. Opsiyonel olarak: 6 yaşında birini bulup, öğrendiklerinizi ona anlatmayı deneyin. Sorunsuz bir şekilde anlıyorsa, siz de gerçekten anlamışsınız demektir.
Bu yöntem yalnızca öğrenmeyi ve hatırlamayı kolaylaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda farklı düşünme şekillerine pencere açarak fikirleri baştan aşağı yeniden inşa etmemizi sağlıyor. Fikir ve konuları daha derinden anlamamızı kolaylaştırıyor. Hepsinden önemlisi, sorunlara bu şekilde yaklaşarak, ne konuştukları hakkında en küçük bir fikri bile olmayanları anlamamızı sağlıyor.
**
Yeni bir bilgiyi öğrenmeye çalışırken çoğumuz çok çaba göstermenin etkili olacağını sanırız. Oysa asıl ihtiyacımız olan, belki de bu değil…
Öğrenme sırasında düzenli ara vermek ve bu aralarda hafıza oluşumunu sekteye uğratmamak için beyni meşgul edecek herhangi bir şey yapmamak gerekir. E-postalara, akıllı telefona, internete bakmadan, hiçbir şey yapmadan beyni dinlendirmek…
Bu sadece öğrenciler için değil, hafıza kaybı, demans gibi hastalıklar için de önerilen bir yöntem. Yapılan deneyler, daha önce farkına varılmayan bu yöntemle öğrenme ve hatırlama kapasitesinin artırıldığını gösteriyor.
Beynin hiçbir şekilde meşgul edilmeden dinlenmesi yoluyla hafızanın güçlendirilebileceğine dair ilk veriler 1900’de Alman doktor Georg Elias Muller tarafından ortaya konmuştu. Yaptığı deneylerden birinde, katılımcılardan anlamsız bazı heceleri ezberlemeleri istenmiş, kısa bir süre sonra grup ikiye ayrılarak yarısına hemen, diğer yarısına ise altı dakikalık bir aradan sonra öğrenmeleri için yeni bir liste verilmişti.
Bir buçuk saat sonra test yapıldığında, ara alan gruptakilerin listenin yüzde 50’sini, ara almayanların ise ortalama yüzde 28’ini öğrendiği görüldü. 2000’lere gelinceye dek bu bulgular üzerinde fazla durulmadı. Ta ki Edinburgh Üniversitesi’nden Sergio Della Sala ile Missouri Üniversitesi’nden Nelson Cowan’ın bu alandaki önemli araştırmaları yapılana dek…
Bu araştırmacılar, özellikle inme gibi nörolojik bir hasara uğramış kişilerde beyni dinlendirme yoluyla hafızayı geliştirmenin ne derece mümkün olduğunu inceliyordu.
Deneklere öğrenmeleri için 15 kelimeden oluşan bir liste vermiş, 10 dakika sonra da onlara test uygulamışlardı. Bazı deneylerde denekler standart bilişsel testlere yoğunlaşmaya devam etmiş, diğerlerinde ise karanlık bir odada uyumadan kısa süre dinlenmeye çekilmişlerdi.
Dinlenen hastaların, ezberlemeye çalıştıkları kelimeleri hatırlama oranı yüzde 14’ten yüzde 49’a çıkmıştı. Durumlarında hiçbir ilerleme olmayanlar ise ağır hafıza kaybı olan iki hastaydı. Diğer hastalarda gözlenen gelişme ise onları nörolojik hasara uğramamış sağlıklı insanlarla aynı kategoriye yerleştirmişti.
Daha sonraki sonuçlar daha da etkileyiciydi. Katılımcılardan bazı hikayeleri dinlemeleri, bir saat sonra da onlarla ilgili soruları yanıtlamaları istendi. Dinlenme şansı olmayanlar hikayedeki bilgilerin sadece yüzde 7’sini, dinlenenlerin ise yüzde 79’unu hatırladığı görüldü.
Daha sonra yapılan araştırmalarda ise sağlıklı deneklerde bu dinlenme sürelerinin uzamsal hafızayı da geliştirdiği görüldü. Bu gelişmişlik hali, ilk öğrenilen zaman üzerinden bir hafta geçtikten sonra da devam ediyor, gençleri de yaşlıları da aynı şekilde etkiliyordu.
Deneklerden, telefon veya başka bir dikkat dağıtıcı cihazı yanlarına almaksızın, sessiz ve az ışıklı bir odada oturup dinlenmeleri istenmişti. Bu sırada özel bir konuya yoğunlaşmamaları halinde daha iyi sonuç alındığı görüldü.
Başka bir araştırmada, dinlenme sırasında deneklerden geçmiş veya geleceğe yönelik bir olayı hatırlamaları istenmiş, sonra yapılan testlerde hatırlama oranları aynı verimlilikte olmamıştı.
Bilgi hafızaya ilk aktarıldığında, uzun dönemli hatırlama bakımından pekişme sürecinden geçmesi gerekiyor. Eskiden bunun uyku sırasında olduğu sanılıyordu; zira bu esnada, anıların ilk oluştuğu yer olan hipokampus ile korteks arasında iletişim artışı gözleniyor, daha sonra hatırlamayı sağlayacak yeni sinir bağlantıları bu süreçte oluşup güçleniyordu.
Belki de yatmadan önce öğrendiğimiz şeyleri sonra daha iyi hatırlamamızın nedeni de budur. Daha sonra 2010’da New York Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada, bu durumun sadece uyku ile sınırlı olmadığı, uyanıkken dinlenme anında da benzer sinirsel aktivitenin olduğu görüldü.
Belki de beyin boş kaldığı anları, en son öğrendiği şeyleri pekiştirmede kullanıyor ve bu esnada ekstra uyarıların olmaması bu süreci daha da kolaylaştırıyor. Muhtemelen nörolojik hasarlı beyin dış uyarıcıların daha fazla müdahalesine maruz kaldığı için, bu dinlenmeler özellikle inme ve Alzheimer hastalarında daha etkili sonuç veriyor.
Uzmanlar, hiçbir dikkat dağıtıcı unsur olmaksızın, gün içinde 10-15 dakikalık düzenli dinlenme araları belirlemenin, yeni bilgileri daha iyi hatırlama bakımından herkese yararı olacağını söylüyor.
Hafıza gelişimi ve daha iyi hatırlamak için:
Kendinizi test edin. Öğrendiğiniz bilgiyi hatırlamak için kendinizi zorlamak pasif okumadan çok daha etkilidir.
Çalışmanızı aralıklarla yapın. Bugün öğrendiğiniz bir bilgiyi birkaç hafta sonra, unutmaya yüz tutacakken yeniden gözden geçirin.
Öğrenirken kendi kendinize anlatın. Böylece öğrendiğiniz şeyin hafızada pekişmesini sağlarsınız.
Çeşit katın. Farklı konuları bir arada öğrenmek bazen tek bir konuyu ayrıntılı ve uzun süre çalışmaktan daha etkili olabilir.
Kaynak: BBC Future